Tarihimizin en çok tartışılan, günümüze de göndermeler yapıldığı bir ayaklanmanın tarihi 31 Mart 1909... Tarihi, somut gerçekler yerine kendi ideolojik inançları doğrultusunda eğip bükenlere bolca malzeme sunuyor. Bu topraklar 20. Yüzyıl'ı bir anlamda da ayaklanmalar yüzyılı olarak yaşadı ve 2000'li yıllara da bu kamburla girdi. Bunları besleyen sebepleri yalnızca bir iç sosyal sorun olarak gören saflar için söyleyecek sözümüz yok. Ama Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte başına bela edilen ayaklanmalara emperyalizmin kronolojisiyle birlikte bakınca ortaya çok soru çıkmakta...
II. Meşrutiyet’in ilanı pek çok çıkar grubunun ayrıcalıklarını yitirmesine yol açmıştı. Ordudan ayrılmak zorunda kalan alaylı subaylar, ilk kez zorunlu askerlik hizmetine tabi tutulan medrese öğrencileri, ittihatçılardan beklediği ilgiyi göremeyen eski muhalifler, saray üzerindeki etkinlikleri azaltılan dini ulemalar, geniş bir hoşnutsuzlar grubu oluşturmaklaydılar. İttihatçı görüşlere muhalefetiyle tanınan Kamil Paşa’nın sadaretten ayrılması ve yerine Hilmi Paşa'nın geçmesiyle muhalefet daha da sertleşti. İttihatçı listelerinden seçilen mebusların Meclis'te çoğunluk oluşturmasına rağmen ittihat ve Terakki Meclisi Mebusan'a hâkim değildi.Bu muhalefeti cesaretlendiren bir başka unsur olmuştu. Volkan Gazetesi ve İttihadı Muhammedi Derneği'nin Derviş Vahdeti önderliğinde yürüttüğü özelikle şeriat yanlılarının görüşlerinin öne çıktığı muhalefet sözcülüğü giderek bir ayaklanmanın zeminini oluşturuyordu. Bu arada Mizan Gazetesi’nde de gazetenin sahibi Mehmet Murat Bey (Mizancı) İttihak Terakki karşıtı görüşleri destekliyor, daha da ileri giderek hepsinin ülke tarihinden silinmesi gerektiğini söylüyordu. Volkan ve Mizan gazeteleri Abdülhamit'ten aldıkları para yardımlarıyla daha bir cesaretlenmiş İttihak ve Terakki'ye karşı yürüttükleri muhalefetin dozunu artırmaya başlamıştı. İttihat ve Terakkinin hükümeti hiçe sayarak ülkeyi fiilen yönettiği, pek çok yolsuzluğa karıştığı ve dini çevrelere uygulanan baskılarda başrolü oynadığı haberleri kimi kesimler üzerinde etkili olmaya başlamıştı.5 Nisan 1909'da Muhalif Serbestisi Gazetesi'nin başyazarı Hasan Fehmi'nin öldürülmesi ve katilerinin yakalanamaması İttihat ve Terakki'ye yönelik tepkilerin anmasına yol açtı. Bu arada Volkan Gazetesi'nin gerilimi artırıcı yayınlarıyla hoşnutsuzluk yer yer sokak çatışmalarına dönüşüyordu.Doruk noktasına gelen gerilim, 12–13 Nisan (30–31 Mart 1327) tarihinde İstanbul Taşkışla'da bulunan IV. Avcı Taburu’nun şeriat istemiyle ayaklanması sonucu isyana dönüştü. Subaylarını hapsettikten sonra Sultanahmet'e gelerek Meclisi Mebusan’ı kuşatan tabura, ulema ve medrese öğrencileri de katılmış, 3 bin kişiyi (farklı kaynaklara göre bu sayı 6 bin) bulan kalabalığa karşı hükümetin pasif kalması isyancıları umutlandırmıştı. İsyancılar ayaklanmanın desteklenmesi, şeriat yasalarının uygulanması, ayaklanmaya karşı olan Harbiye Nazırı ile Hassa Komutanı'nın görevden alınması, Meclis Başkanı Ahmet Rıza Bey’in istifası, ordudan uzaklaştırılmış alaylı subayların tekrar orduya kabulü, medrese öğrencilerine zorunlu askerliğin kaldırılması, ayaklanmacıların yargılanmaması yönündeki isteklerini Meclis’e ve padişaha ilettiler.
HÂKİMİYET CEMİYETTE
Hükümetin istifa karan vermesi üzerine imparatorluk Başkenti'nde hâkimiyet İttihadı Muhammedi Cemiyeti'ne geçti. Derviş Vahdeti, Volkan Gazetesi'nde, kanunların şeriata uygun hale getirileceğini, İttihat ve Terakki'nin yer almayacağı yeni bir hükümetin kurulacağını yazdı. İttihat ve Terakki Cemiyet merkezi; cemiyet yanlısı Tanin, Şurayı Ümmet gazetelerinin saldırıya uğraması sonucu ittihatçı kadroların önde gelenleri İstanbul’u terk etti. Bu arada isyancılar Adliye Nazırı Naim Paşa, Lazkiye Mebusu Asan Bey ile kimi okullu subayları öldürdüler ve Harbiye Nazın Rıza Paşa'yı yaraladılar.Olaylar İstanbul’da bu yönde gelişirken Selanik'te bulunan III. Ordu ayaklanmaya karşı kesin bir tavır aldı. Meşrutiyet hareketini başlatan isimlerin ağırlıklı olarak yer aldığı Selanik İttihat ve Terakki Cemiyet ve III. Ordu subayları cemiyet aracılıyla padişaha uyarı telgrafı gönderdiler. Telgrafın İstanbul’a ulaştığı 14 Nisan'da Tevfik Paşa başkanlığında yeni bir kabine kuruldu. Gazi Ethem Paşa Harbiye Nazırlığı’na getirildi. III. Ordu da ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu adında yeni bir ordu kurdu. Hareket Ordusu'nun Selanik'ten yola çıktığı haberi gelince en baştan beri Derviş Vahdeti ve İttihadı Muhammedi Cemiyeti'ne yakın duran Ahrar Partisi de ayaklanmayı desteklemekten vazgeçerek ulemayı sorumlu tutan bir tavır aldı.
ŞEVKET PAŞA DİRENDİ
19 Nisan'da Hüsnü Paşa komutasında Yeşilköy'e gelen Hareket Ordusu İstanbul halkına yayınladığı bir beyanname ile 31 Mart ayaklanmasının istibdada dönmek amacıyla yapıldığını ve ayaklanmanın sorumlularının cezalandırılacağını duyurdu.Hareket Ordusu’nun komutanlığını devralan Mahmut Şevket Paşa'nin da 22 Nisan'da Yeşilköy'e gelmesinden sonra İstanbul'dan gelen Ayan Meclisi üyeleri ve mebuslar ile bir toplantı yapıldı. Toplantıda II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesi görüşleri üzerine Mahmut Şevket Paşa: "Ben, 'askeri, Meşrutiyeti ve padişahı kaldırmak isteyenleri cezalandıracağız; padişahın ve milletin canı tehlikededir' diye geldim. Padişahı tahttan indireceğimizi asker duyarsa ayaklanır, mahvoluruz. Bu zamanı gelince konuşulacak bir konudur" diyerek bu önerileri reddetti.Hareket Ordusu'nun karşısına çıkmanın suç sayılacağı ve şiddetle cezalandırılacağı yönünde yapılan Meclis bildirisi ile ordunun girişimine yasallık kazandırılınca Hareket Ordusu, 24 Nisan'da İstanbul'a girdi. Taksim ve Taşkışla'da direnen birlikler top ateşiyle teslime zorlanarak kısa sürede Başkent’e hâkim olundu. Sıkıyönetim ilanının ardından kurulan Divan-ı Harb'de Derviş Vahdeti ve ayaklanmanın elebaşlarından 13 kişi idama mahkûm edildi.27 Nisan'da toplanan Meclis-i Milli, II. Abdülhamit'i tahttan indirerek yerine Mehmet Reşad'ı getirdi. Abdülhamit ve yakınları sürgüne gönderilirken, ayaklanmayı destekleyen gazeteci ve Mizan Gazetesi'nin sahibi Mehmet Murat Bey (Mizancı) Rodos'ta ömür boyu hapis; Mevlanazade Rıfat, 10 yıl sürgün cezalarına çarptırıldı.
II.Abdülhamit
II. Abdülhamit tahta çıkar çıkmaz I. Meşrutiyet'i ilan etti ve bir anayasa hazırlattı. Bu ilk Anayasa (Kanun-i Esasi) 23 Aralık 1876'da ilan edildi. Kısa bir süre sonra Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Osmanlı orduları yenildi. Mebuslar Meclisi'nde hükümet ağır eleştiriler aldı. Sinirlenen Abdülhamit Meclisi Mebusan'ı tatil etti.Böylece 30 yıl sürecek bir istibdat dönemi başlamış oldu. Dış borçları ödemeye çalışan II. Abdülhamit alacaklı devletlerin "Düyun-u Umumiye" adı altında uluslararası bir örgüt kurarak devlet gelirlerine el atmalarını engelleyemedi. Bu arada İstanbul’un ve diğer illerin imar işleriyle ilgilendi, ayrıca batı esaslarına göre eğitim yapan pek çok okul kurdu. II. Abdülhamit’in açtığı okullarda yetişen yeni kuşak, ülkenin içerisinde bulunduğu durumu hoş karşılamıyordu. Yeni düşünceleri paylaşan diğer aydınlarla buluşup gizli dernekler kurdular. Bu aydınlara da Jön Türkler (Genç Türkler) dendi. Ardından bütün gizli dernekleri çatısı altında toplayan Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti kuruldu. Sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldı. Cemiyetin asker üyeleri, 1908'de saraya başkaldırdılar. Sonunda II. Abdülhamit Meşrutiyeti yeniden ilan etti. Seçimler yapıldı ve parlamento oluşturuldu. 31 Mart Vakası sonunda II. Abdülhamit tahttan indirildi, Selanik'e gönderildi, Balkan Savaşı'nda İstanbul’a getirildi. 1918'de Beylerbeyi Sarayı'nda öldü. Sultan Mahmud Türbesi’ne gömüldü.
Mehmet Murat Mizancı
1854 Dağıstan doğumlu Mehmet Murat, Hariciye Matbuat Kalemi'nde çalıştı ve mülkiye ile hukuk okullarında öğretmen ve yönetici olarak görevler aldı. Duyun-u Umumiye'nin başında olduğu 1877–1895 yılları arasında özelikle İngiliz hariciyesiyle yakın ilişkiler kurdu. Daha sonra Paris'e giderek Jön Türkler içinde yer aldı. Mizan Gazetesi’ni Mısır'da yayınlayınca hakkında gıyabi idam kararı verildi. 1896–1897 arasında Jön Türkler başkanlığı yaparken gazetesini Cenevre'ye taşıdı. Padişahın reform vaatleri üzerine İstanbul’a döndü. Şüray-ı Devlet Maliye Dairesi üyeliğine atandı. Bu arada Jön Türkler'le arası bozulmuştu. 1908'de Şüray-ı Devlet üyeliğinden istifa ederek Mizan'ı yeniden çıkarmaya başladı. Mizan, İttihak ve Terakki'ye karşı çıkıyor ve tutucu çevrelere yakın yayın yapıyordu. Mizancı, 31 Mart sonrasında yargılanıp ömür boyu kürek cezasına çarptırılıp Rodos'a gönderildi. 1917'de İstanbul’da öldü.
Derviş Vahdeti
Volkan Gazetesi'nin yayıncısı olan Derviş Vahdeti, Lefkoşa'da 1869'da doğdu. Nakşibendî Tarikatı'na giren Vahdeti,1902'de İstanbul’a geldi ve devlet hizmetine başladı. Saraya yakın ulemayı kendi görüşleri etrafında örgütleyince sarayı kızdırdı, Diyarbakır’a sürüldü. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra bağışlanınca döndüğü İstanbul’da Volkan Gazetesini çıkarttı. Gazete İttihat ve Terakki karşıtı görüşleriyle şeriat yanlılarından, ademi merkeziyetçilerden, II. Abdülhamit'ten ve o günler için daha da önemlisi İngilizlerden büyük destek gördü. Derviş Vahdeti 31 Mart ayaklanmasında önemli rol üstlendi, ayaklanma bastırılınca 1909'da asıldı.
Mizan Gazetesi
Mizan Gazetesi, Mehmet Murat (Mizancı) tarafından 21 Ağustos 1886'dan başlayarak 11 Aralık 1890’a kadar haftalık yayınlandı. 1896'dan sonra kısa bir süre Paris, Kahire ve Cenevre'de basılan gazete Meşrutiyet'in ilanıyla yeniden İstanbul'da çıkmaya başladı. İttihat ve Terakki'ye karşı olan görüşleri ve 31 Mart ayaklanmasına verdiği destek sonucu kapatıldı. Dönemin en ilgi gören yayınıydı.
Volkan Gazetesi
Derviş Vahdeti tarafından İstanbul’da çıkarılan günlük gazete Volkan "insaniyete hadim dini, siyasi gazete" kimliğiyle 11 Aralık 1908'de yayına başladı. Kısa bir süre sonra Derviş Vahdeti'nin kurucusu olduğu İttihadı Muhammedi Derneği'nin sözcülüğünü üstlendi. Saidi Nursi ve Hasan Tahsin en önemli yazarlarıydı. 31 Mart isyanının ardından gazete hükümetçe kapatıldı.
2 Temmuz 2007 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)